29 Mart 2010 Pazartesi

Yine Bana Hüsran Bana Yine Hasret Var


7 saatlik yolculuğun ardından koşa koşa eve geldim ve direk televizyon karşısına kuruldum. Bu ülkenin en büyük derbisinden beklentim yüksekti, çünkü iki takımda kazanmak zorundaydı. Maçın ardından ise yenilgi bir yana, futbol açısından büyük hayalkırıklığına uğradım. Bursapor'un puansız kapadığı bir hafta da Galatasaray'ın bu kadar krtik bir maçta ortaya koyduğu ruhsuz oyun benim için tam bir hüsrana yol açtı.

Özhan Canaydın'ın vefatıyla ve Emre Belözoğlu'nun kadroda yer almamasıyla yumuşayan ortam maç öncesi güzel sahnelere zemin hazırladı. Eski açıkta yükselen Canaydın kareografisi herkesin tüylerini diken diken ederken duygulanmamak elde değildi. İki camianın iyi geçinebilmesi için bu tarz üzücü olaylara ihtiyaç varsa işimiz zor demektir. Canaydın'ın vefatından sonra bir kişinin daha cenazesini beklemek cidden üzücü, ve bence bu etkiyi yaratacak başka bir isimde yok artık.

Leo Franco için aynı şeyleri söylemek anlamsız artık. Sonuçta Arjantinli Galatasaray kalesini zorla korumuyor. Marketten ucuza alışveriş yapar gibi bonservissiz olduğu için onu transfer edenler ve devre arası Nonda'yı gönderip ona hala tahammül edenler düşünsün. Yalnız Galatasaray seyircisinin böyle kritik bir maçta kendi kalecisini yuhalayacak kadar seviyesizleşmesi kendilerine hiç yakışmadı. Nonda'dan sonra başka bir oyuncuda Ali Sami Yen'de yuhalandı, sanırım alışkanlık haline geliyor artık. Kendi oyuncunu hele ki maç içinde yuhalama olayına bir türlü anlam verememişimdir. Hata da yapsa o kişi Galatasaray forması taşıyor. Maçtan önce tribüne çağırmazsın, antreman sonra imza almazsın olur biter.

Bu maçla beraber anladım ki Galatasaray'daki antipatik oyuncu sayısı her geçen gün artıyor. Barış ve Mustafa Sarp'tan sonra bu listeye Keita'da girdi. Keita'nın derdi nedir tam olarak bilmiyorum ama bu kadar fazla tribünlere oynamaya devam ederse listede ilk sırayı alması çok uzun sürmez. İyi ki Sabri bu aralar uslu duruyor, yoksa Galatasaray izlemeye tahammül edilemeyecek bir hal alıcak. Bir de birilerinin Servet ve Keita'ya ikili mücadelelerde dirseklerine hakim olmayı öğretmesi gerekiyor. İkisi de her an takımı yalnız bıracakmış gibi tedirgin ediyor insanı.

Alex'e o su şisesini atan insanoğluda kına yaksın biryerlerine. Bu ne bilinçsizliktir! Su şisesini futbolcuya denk getirince 3 puan mı veriyolar. Yine kendini bilmez insan evlatları yüzünden o tribünler boş kalacak, onca kombine sahibi ise her zaman ki gibi mağdurları oynayacaktır.

Bunca hayalkırıklığının bir arada yaşandığı bir takımda Neill'in varlığı insanın yüzünde hafif tebessüme sebep oluyor. Neill hamlesi bu yönetimin yapıtığı nadir doğru işlerden biri. Neill'de olmasa Galatasaray camiası bu tabloyu bile arar olurdu herhalde.

Eski başkanın vefatı, Sami Yen'de derbi mağlubiyeti ardından gelen dördüncülük, ikinci Polat dönemi derken Galatasaray açısından tünelin sonundaki ışık git gide azalıyor. Galatasaray umarım karanlık tünelde yolculuk yaparken enkaz altında kalmaz. Aslantepe'de Şampiyonlar Ligi oynama hayalinin gerçeklikle bağı zayıflarken büyük bir hızla bir yandan da Demirören'in Beşiktaş'ına benzemeye devam ediyor Galatasaray.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Galatasaray'da Rijkaard'in gelisiyle basliyan olumlu hava yerini bulutlara birakti. Bursaspor kaybetmis, evde ezeli rakibine karsi oynuyorsun ve ortaya bu kötü tablo cikiyor. En azindan vefat eden baskan icin bu macta herseyini verebilirdi Galatasaray. Galatasaray'da dikine oynayan birseyler yapmaya calisan Dos Santos disinda pek izlemeye degen oyuncu ne yazik ki sahada yoktu. Galatasaray ise Santos'u yeterince besliyemedi kanimca. Aldigi sayili toplarla olumlu isler yapti ya da yapmaya calisti. Onu top sürerken izlemek cok zevkli özellikle Arda sahada yokken tek alternatif o. Macin kirilma noktasi ise Franco'nun hatasi ve ardindan Volkan'in cok önemli ve güzel bir kurtaris yapmasiydi bence. Ben iki kalecinin arasinda kalite farkinin cok fazla oldugunu düsünmüyorum hatta profesyonellik acisindan Franco cok daha önde. Jo Ümit Karan, Jo Necati, Jo Nonda kiyaslamalarimda ne yazik ki su ana kadar hep Jo geride kaldi. Elano ve Jo ne zaman kendilerini gösterecekler merak konusu. Eger bu adamlar bu performanslariyla Brezilya milli takimiyla Dünya Kupasina giderlerse Brezilya'nin seviyesinin tartisilmasi gerekli. Onur

Adsız dedi ki...

bu senenin en büyük hayal kırıklığı transferi, bu maçtan sonrada iyice anlaşıldı, elano dur. sadece tek bir pozisyon olan maçın kırılma anına bakıldığında anlaşılıyor elanonun gs birşey verme niyetinde olmadığı. selçuk şut çekmek için pozisyon aldı,elano şut anında topa basmak yerine sırtını dönüp bir de hafifçe eğildi!!! kalende de Franco var zaten... Atilla

 
Site Meter