27 Kasım 2009 Cuma

Antichrist


Acı - Umutsuzluk - Yas

26 Kasım 2009 Perşembe

Tebrikler

Game Over


"The Answer" emekliye ayrıldı, kariyerinde NBA finali, sayı krallıkları, ligin en değerli oyuncusu ödülü yazan biri için buruk bir veda oldu.

Punk is Not Dead!



Gegen Die Wand - 2004
Sister of Mercy - Temple Of Love

Ryuichi Sakamoto - Bibo No Aozora

BMW - The Hire: Chosen

24 Kasım 2009 Salı

Gelmeyen Golün Sıkıntısı


Ali Sami Yen'de yine aynı senaryo vardı. Gelmeyen gollerin ve kaçan pozisyonların sıkıntısı. Bu sene Galatasaray'ın başlıca sorunlarından birisi de etkili oynadığı dönemlerde skor avantajını elde etmekteki beceriksizliği. Bu da sonlara doğru kitlenen oyunda yenen bir gol ile (genellikle duran top) baş ağrısına dönüşüyor.

Arda sahada yokken takımın genelinde bir arzu ve hırs sorunu ortaya çıkıyor. Elano'nun silik oyunu, Nonda'nın istikrarsızlığı ve Kewell'ın tek başına yapabileceklerin sınırlı olması ile hücumda gücünde düşüş yaşanmakta.

Rijkard'ın Sivas maçı ile denemeye başladığı yeni sistemde Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'ın aynı anda yer alması orta sahanın direncini her ne kadar arttırsada yaratıcılığını azatlmakta. Bu yüzden Mehmet Topal ve Mustafa Sarp'tan birinin yanına Ayhan, Linderoth, Barış üçlüsünden ikisini koymak daha faydalı olabilir. Hollandalı hocanın Barcelona sağladığı rotasyonu henüz burada yakalamış değil. İdeal onbirde birkaç kişinin yeri değişince takım tam performansını yakalmakta zorlanıyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu sene takımda gözüme çarpan en önemli farklılık ise Sabri'nin performansı. Aydın'dan, Uğur'dan ve de Mehmet Topal'dan gösteremediği gelişimi Sabri gösteriyor. Her ne kadar savunmada yer yer hatalar yapsa da, oyun içindeki etkinliği ve istikrarı açısından büyük gelişme kaydetti. Hala daha yetersiz olsa da ortalarındaki isabet oranınıda yükseltti.

Kaçan iki puan ve liderlik şansından öte takımın sahaya koyduğu oyun düşündürücü. Manisaspor'un attığı beraberlik golünden sonra alıştığımız Galatasaray baskısını ve kazanma arzusunu göremedik. Tabi ki de hiç bir şey için geç kalınmış değil ama eldeki mevcut kadro ile Hollandalı hocanın kafasındakileri sahaya koyabilmesi çok zor.

9 Golün Maliyeti


Tottenham Hotspur'un yaptığını insan düşmanına yapmaz. Harry Redknapp'ın ekibi biraz abartıp Wigan'a acımamış. İlk gol dışında diğer tüm goller sağ kanattan gelmiş, Erik Edman resmen elek olmuş sol bekte. Maçtan sonra Wiganlı futbolcular maça gelen taraftarların masraflarını karşılama kararı aldılar. White Heart Lane'e gelen Wigan taraftarlarının acısını azaltır mı bilemem ama yine de bu tarz bir tarih skordan sonra futbolcuların özrü borç bilmeleri güzel, gerçi tek maçla kurtaramazlar paçayı sezonun geri kalanının masraflarını karşılasınlar bence.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Y tu mamá también


"Hayat sörf gibidir. Kendinizi, deniz gibi bırakın hayatın akışına"

İyi Seyirler...

20 Kasım 2009 Cuma

Posterlik Olmak

İki videonun ortak noktası Jason Maxiell ve Anderson Varejao posterlik olmaları. Maxiell posterin başrol oyuncusu olurken, Varejao ise baltayı taşa vuruyor.



Özrü Kabahatinden Beter


Çok kısa zaman içerisinde yaşanan iki utanç verici olay sarı kırmızılı renklere gönül vermiş herkesi eminim çok üzmüştür. Patlak veren son skandal ile beraber Galatasaray Basketbol Takımı'nın ligden ihracı gündeme geldi, eğer bu yönde bir karar çıkarsa bu da demek oluyor ki Galatasaray - Fenerbahçe basketbol karşılaşmasında yaşananlar bir hiç üzerine yaşanmış olacak. Bugün ntvspor.net'te eski Galatasaray Erkek Basketbol Takımı antrenörü Okan Çevik'in olayla ilgili açıklamalarını okudum. Hala daha yaşanan bu skandaların şokunu yaşarken Okan Çevik'in açıklamaları beni daha da üzdü. Bu seviyedeki bir takımın antrenörü, ki geçen sene kadın basketbol takımı ile avrupada şampiyonluk yaşadı, tüm bu yaşanan olayların sebebini aşırı milli duygulara bağlarsa ağlancak halimize oturup gülmemiz lazım. Profesyonel bir basketbol antrenörün basketbol takımı değil de ordu yönettiğini sanıp böyle saçma sapan işler yapmasını hiç bir gerekçe açıklayamaz. O zaman geçen sene Ayhan Şahenk Spor Salon'unda kalkan kupadan sonra sevinçten salonun savaş alanına dönmesi gerekirdi.

Nedense bu ülke sınırları içinde spor müsabakalarında yaşanılan skandaların hepsinde aşırı milliyetçi duygular hakim olmakta. (bkz. Kadıköy'deki Türkiye - İsviçre milli maçı) Herşeyin aşırısının zararlı olduğunu unutmamakta fayda vardır.

Yaşanan olayı baştan tekrar anlatmaya gerek yok sanırım, günlerdir spor medyasını işgal ediyor zaten. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor bu yüzden en iyisi skandalsız haberleri takip etmek, mümkünse eğer.

Kısa ve Net


Bizde "My Baby Love" adlı şarkı ile yayınlanmış, bence daha da güzel olmuş, olan bu içecek reklamı flörtün en kısa halini çok hoş anlatmış. Denemek isteyenlere bol şans.

İki Dil Bir Bavul - Bornova Bornova

En son ne zaman sinemaya gittiğimi hatırlamayacak kadar uzun zaman geçti üstünden, hele ki bir türk filmini sinemada izlemeyeli epey olmuştu. Benim için türk sineması Fatih Akın ve Ferhan Özpetek'ten ibaretti ki onlarda ne kadar türk hissediyolarsa kendini. Geçen hafta gittiğim iki film bu fikrimi değiştirmeme sebep oldu. Çoğu sinema izleyicisinin hollywood ya da türkçe komedi versiyonu çekilmiş baş yapıt filmleri tercih ettiği bir ortamda, Bornova Bornova filmini izlerken salonda ben dahil sadece iki kişiyidik.

İlk çalışması "Made in Europa" filmini henüz izleyemediğim genç kuşak yönetmenlerden İnan Temelkuran'ın ikinci filmi Bornova Bornova sıradan insanların büyük hayaller arasında çırpınışı konu almış. Sıradan fakat herkesin kendinden birşeyler bulacağı senaryo ve diyalogların doğallığına, Öner Erkan'ın, Kadir Çermik'in ve Damla Sönmez'in harkulade oyunculuklarını katmışlar. Bol ödüllü İnan Temelkuran'ın yazıp yönettiği film Altın Portakal Film Festivalinden en iyi film ödülü ile döndü. Filmi de resmi internet sayfasındaki şu sözler çok güzel tarif etmiş;

"Film hayallerimizin iyice küçüldüğü, ruh sağlığımızı bozmadan yaşamanın zorlaştığı bir dönemde geçer. Sıradan hayatlar büyük umutlara dönüşmüştür."

İki Dil Bir Bavul, kimimizin gayet yakından takip ettiği kimimizin ise haberdar olmadığı gerçekleri konu almış. Ankara'nın doğusuna yabancı olanlar için komik hikayeler gibi gelsede her küçük oyuncunun canlardığı karakter trajikomik unsurlar taşıyor. Türk öğretmenin kürt köyündeki bir yılını konu alan film hakkında bir şeyler okumak isterseniz Radikal'de Yıldırım Türker'in "İki Dil Bir Bavul" başlıklı yazısına göz atabilirsiniz.

19 Kasım 2009 Perşembe

Keşke...


Yeşil sahadaki duruşunu herkesin bildiği Thierry Henry dün gece hayranlarını (bende dahil olmak üzere) hayal kırıklığına uğrattı. Irkçılığa karşı, haksızlığa karşı düşüncelerini bildiğimiz Henry, Gallas'ın attığı golden sonra her zamankinin tam aksine çoşkulu bir sevinç yaşadı. Keşke Henry pozisyon gol olduktan sonra hakemi uyarıp topu eliyle düzelttiğini söyleseydi, keşke Fransa bu tarz bir golle dünya kupalasına katılma hakkı elde etmeseydi, keşke Robbie Keane'nın yerine fransızların başı öne düşseydi...

17 Kasım 2009 Salı

BMW - The Hire: Hostage

Offscreen


Reconstruction'ın yönetmeni Christoffer Boe'ın son filmi Offscreen'de, gerçek hayat ile kurguladığı dünya arasında sıkışıp kalan Nicolas'ın saplantı haline gelen duygularını konu almış. Nicolas'ın içinde bulunduğu çaresizliği, direk olarak kendi kamerasından amatör ve doğal bir şekilde izliyoruz, bu da filmin izlenmesini zorlaştırmış. Voksne mennesker'den tanıdığımız Nicolas Bro filmi tek başına alıp götürmüş. Offscrren, sabırları zorlayan final sahnesi ile izleyicinin sinirlerini alt üst ediyor. Psikolojik gerilim sevenlere Danimarka yapımı bu filmi tavsiye ederim. İyi seyirler...

16 Kasım 2009 Pazartesi

Rezaleti Gördüm


Uzun zamandan sonra canlı olarak basketbol maçı izlemeye gittim ve bizzat yaşanan rezalete şahit oldum. Yaşanan bu olaylardan ötürü de basketboldan soğudum sanırım uzun bir süre maçlara gitmeyeceğim. Oynanan oyunla ilgili bişiler yazmak isterdim ama ne yazsam boş şu saatten sonra.

Galatasaray seyircisi Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Ali Sami Yen atmosferi yaratmayı başarmış ama keşke futbol seyircisi zihniyetinide değiştirebilselerdi. Rakip takımın seyircisi olay çıkmasını engellemek için salona alınmıyor. Çıkması muhtemel olayların önlenmesi için insanların maçı izleme hakları elinden alınıyor ama elde var sıfır. Artık bu tarz saçma sapan önlemlerin bir işe yaramadığını hatta olayları daha da tetiklediğini düşünüyorum.

Galatasaray seyircisinin tahriklere bu kadar kolay tepki vermemesini dilerdim. Eğer ki sarı kırmızılı renklere gönül vermiş insanlar bu ülkede kendilerini diğer taraftar gruplarından farklı yerde görüyorsa, bunu herkese göstermenin bundan daha güzel bir fırsatı olamazdı. Salonu savaş alanına çevirdikten sonra haykıra haykıra marşlar söylemenin Galatasaray sevgisi ile bir alakası olamaz kanımca.

Geçen sene yaşananlar hala hafızalardaykan Fenerbahçe şube direktörü'nün açıklamaları ise tam bir saçmalık. Sahaya giren seyirci ile ilk kez karşılaştığını söylemek için insanın alzheimer hastası falan olması gerekir. Efes Pilsen basketbol takımına yapılanlardan sonra sessiz kalan Fenerbahçeli yöneticilerin sesleri illa ki canları yanınca mı çıkması lazım.

Galatasaray basketbol takımmı bu maçtan galibiyetle ayrılmış olabilir ama galibiyetin bir değeri kalmamıştır benim için. Spor müsabakalarına savaş psikolojisi zihniyeti ile bakan insanlar var oldukça bu tarz görüntülerin sonu gelmez bu ülkede. Resimde ağlayan küçük kızı bir daha nasıl salonlara getirebileceksiniz? Sizler için her yeri savaş alanına çevirmekten daha kolay olmadığı kesindir.

Geçen seneki final serisinin ardından verilemeyen cezalardan cesarat alanlar sayesinde basketbol salonları dövüş arenalarına dönüşmeye devam ediyor. Umarım bu sefer caydırıcı cezalar uygulanır da kimse hani çok sevdiği kulübüne zarar vermemek için sağduyulu davranır.

Dün akşam Abdi İpekçi Spor Salonu'nda sahaya girenler Galatasaraylı ise ben değilim, yasak olmasına rağmen salona girip düzgünce maç izlemeyen ve arkasındaki binlerce insanı kışkırtmak uğruna hareket çeken kadın basketbolseverse ben bu oyundan artık nefret ediyorum.

Bir sonraki rezalete tanık olmamak için lütfen topumu verin ben artık sizinle oynamıyorum.

.

Antonio de Nigris
(1978 - 2009)

Ne Dedin Sen!


Hugo Broos, kendi ülkesinde bir gazeteye yaptığı açıklamalardan sonra doğal olarak kendi kulübünden tepki gördü. Belçikalı hocanın ülkemize geleli çok uzun zaman olmasada, son zamanlarda gördüğüm en iyi Trabzonspor ve Trabzon şehri analizini yapmış kendisi. Trabzonspor yönetiminin tepkisinide anlamak mümkün değil, Belçikalı hocanın dediklerininde yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kendileri oturup düşüneceklerine aynı hatalara yine düşüyorlar. Bu düşünce yapısı içinde oldukça Trabzonspor'a bir dolu Hugo Broos gelir ama başarılı günler hiç gelemeyecek gibi. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış, Hugo Broos'un bir ayağı zaten çukurdaydı şimdi mezarını kazmaya başlarlar. Bugünki Radikal Gazetesi'nde Tanıl Bora yazısının son kısmında bu konuya çok güzel değinmiş. İlgilenenler yazıya buradan ulaşabilirsibiz.

Bak Şu Velete


Dün gece Milwaukee Bucks ve Golden State Warriors arasında oynanan maçta Bucks'ın çaylağı Brandon Jennings 55 sayı atarak hem kısa kariyernin sayı rekorunu kırdı hem de Kareem Abdul-Jabbar'a ait olan 51 sayılık bir maçta en çok sayı atan çaylak rekoru kırmış oldu. Bucks tarihinde 50 sayı barajını geçen 3. çaylak olan Jennings'in resitalinin ardından, Warriors koçu Don Nelson, 20 yıllık kariyeri boyunca gördüğüm en etkileyici çaylak performansına tanık olduğunu söyledi.

14 Kasım 2009 Cumartesi

NBA All Star 2010


Bu seneki All Star maçı için oylama başladı. Doğu ve batı karmasının ilk beşleri basketbolseverlerin oylarıyla belirlenecek. Daha popular ve sevilen oyuncuların her zaman ki gibi en çok oyları alacağı aşikar. Adaylar arasında 2 Türk oyuncuda bulunmakta. Benim görüşüm ikisinin de bu sene All Star seçilmesinin çok zor olduğu yönünde. Batı pivot adayları arasında 20 sayı - 10 ribaund ortalamalarına yakın oynayan Chris Kaman'ın yerine takım arkadaşı Marcus Camby'nin olması haksızlık olmuş. Yao Ming, sakatlığından ötürü henüz forma şansı bulamasa da yine oyları toplayacaktır. Gönül ister ki bir takımdan 4 oyuncunun seçilmesi yerine Josh Smith, Gerard Wallace, Andre Iguodala gibi göze hoş gelen oyuncularda seçilsin. Tabi ki Steve Nash'in olmadığı bir All Star'a da All Star demem. Oy vermek için üye olmanız lazım, bu adresten üye girişinizi yapabilirsiniz. 24 saatte tek oy atma hakkınız bulunmaktadır.

13 Kasım 2009 Cuma

Der Baader Meinhof Komplex


Altın Küre ve en iyi yabancı film dalında Oskar adayı olan filmde, 1960 yılların sonlarında Nazi döneminde yetişmiş çocukların faşisizmi tekrar ülkelerine sokmamak için verdikleri mücadele anlatılmış. Dünyada devrim ateşini tekrar yakmak için mücadelede veren RAF üyeleri kendilerini kaos ortamında kaybolmuş bulurlar. Alman sinemasının vazgeçilmezi Moritz Bleibtreu'un de rol aldığı film 60'lı yılların Almanyasını merak edenler için izlenmesi gerekir. İyi seyirler...

Halef Selef


Steve Nash vs Chris Paul

11 Kasım 2009 Çarşamba

10 Kasım 2009 Salı

.

Robert Enke
(1977 - 2009)

Phoenix Suns Yakmaya Devam Ediyor...


Phoenix Suns sezona beklenenden çok daha hızlı bir giriş yaptı. Steve Nash komutasında çıktıkları 8 maçta tek yenilgilerini Florida'da Orlando Magic karşısında aldılar. 5 maçlık doğu turnesinden (Miami, Washington, Philadelphia, Boston, Orlando) tek fire ile çıktılar. Boston Celtics'i kendi sahasında yenmeyi başardılar. Sezon başından beri Nash iki kez bir maçta 20 asist baraşını geçti. Channing Frye dış şutlardaki isabetli yüzdesi ile beklenenden fazla katkı yapıyor takıma. Grant Hill ribaundlarda çok etkili, J- Rich % 57 ile üçlük atıyor. Amar'e Stoudemire ve Leandro Barbosa şuan için rölantide gidiyorlar, bu ikilide vites yükselttimi Suns için işler daha da kolaylaşacak. Shaqlı dönemdeki kısır skorlar yerine eski Suns basketboluna dönüş sinyaleri veren takım için şimdilik herşey yolunda gidiyor, beklenen final başarısı umarım bu sene gelir.

Adam Değilsin Ercan Saatçi

Konunun üzerinden vakit geçse de düşüncelerimi yazmak istedim. Olayla ilgili Ercan Saatçi'de dahil olmak üzere hemen hemen herkes düşüncelerini belirtti. İnsanların özel hayatına tabi ki saygı duyuyorum ve kapalı kapılar ardında iki insan! arasında geçen konuşmalarlada bu insanları sorgulayamam. Yalnız burda asıl sorun Ercan Saatçi'nin süt dökmüş kedi masumiyetine bürünüp özrünün kabahatinden beter olması. Bu yaşa gelmiş bir insan evladının ortamda kameralar varken bu kadar rahat ve sorumsuzca davranmaması gerektiğini bilmesi lazım. Tabi ki de arkadaşlar arasında konuşurken küfürlü konuşabilir ama kameraların olduğu ortamda bu sorumsuzluğu gösterirseniz 3 sene değil 10 sene sonra da karşınıza bir tip videolarınız çıkabilir. İki sene önce Ali Sami Yen'de oynanan Galatasaray - Fenerbahçe maçında eski açık tribünün yaptığı kareografi çalışmasını örgüt bayrağı sanan zihniyettende fazlasını beklemek aptallık olur sanırım.

7 Kasım 2009 Cumartesi

Tatt av kvinnen


Norveç yapımı Tatt av kvinnen'da, hayatını esir almış bir kadının varlığının zulme dönüştüdüğü isimsiz bir adamın kabuğunu kırıp özgürlüğüne kavuşma hikayesi anlatılmış. İlişkide hep veren ama bir türlü alamayan taraf olmak geçte olsa bazı şeyleri görmemizi sağlar. Filmde Prison Break'den tanıdığımız Peter Stormare'de (John Abruzzi) oynuyor. İyi seyirler...

6 Kasım 2009 Cuma

Daddy Cool


Harry Kewell, Hagi'den beri Galatasaray'da saha içi ve dışındaki varlığı ile bana güven veren ilk oyuncu. Avustralyalı efsane, futbola bakışı, duruşu, profesyonelliği ile takımınızda görmek istediğiniz türden bir oyuncu. Aynı zamanda Aydın, Uğur, Sabri, Serdar Eylik için bulunamayacak bir fırsat. Kewell seviyesinde oyunculardan kamplarda, antremanlarda yanında dursanız bile birşeyler kapmak mümkün. Bugünlerde futbolumuzun gündemini oluşturan konuların arasında,kulüp başkanlarına küfür edildği, saha içinde kurtlar vadisi modunda dolaşan oyuncular, yeşil saha üzerinde yapılan ayrımcı ve ırkçı davranışlar, Kewell'ın gülen yüzü bizlerin hala daha bu oyunu sevmesini sağlıyor. Harry Kewell'ı da canlı izleme imkanı bulduğum içinde kendimi şanslı hissediyorum.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Julia


Hayattaki tek tutkusu alkol yüzünden işinden olan bir kadının (Tilda Swindon) içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulma çabasını anlatıyor. İşsizliğin getirdiği ruh haliyle sağlıklı kararlar veremeyen Julia, alkolün verdiği cesaretle sonu belirsiz bir maceraya adım atar. 2008 Altın Ayı adayı film uzun süresi ve ağır anlatımıyla izleyici yoruyor. Julia, oscar ödüllü Tilda Swindon'ın ortaya koyduğu oyunculuk hatrına izlenebilir. İyi seyirler...

In Search Of A Midnight Kiss


Bağımsız filmlar diyince Amerikan sinemasın adı pek anılmasa da, In Search Of A Midnight Kiss filmi bağımsız film severler için izlenmesi gereken bir film. Noel gününün insanlara planların dışında neler getirebileceği çok güzel anlatılmış. Filmi izledikten sonra farklı dünyaların insanı olan iki kişinin ilk buluşmasının birlikte vakit geçirdikçe işkenceden eğlenceye dönüştümenin mümkün olduğunu anlıyorsunuz. Finalinde yüzünüzdeki hafif gülümse bırakan film, ayrıca Scorpions sevenlerede süpriz yapmış. İyi seyirler...
 
Site Meter