15 Şubat 2010 Pazartesi

Little Miss Sunshine


Blog sayfası edinip yazmaya başladığımdan beri bu sayfada izlediğim filmlere yer veriyorum. O yüzden bir çok sevdiğim filmden tekrar izleyene kadar bahsedemiyorum. Little Miss Sunshine'ı dördüncü kez yine aynı keyifle izledikten sonra burada yer vermek ayıp olurdu. En çok sevilenler listemde yer alan filmde, kaybeden mi yoksa kazanan birey arasındaki ince çizgi üstünde gezinen birbirinden çok farklı karakterler ve bir rüyayı gerçekleştirmek için yaptıkları keyifli yolculuğa iki farklı yönetmenin (Jonathan Dayton, Valerie Faris) kamerasından eşlik ediyorsunuz.

Tek ortak noktaları kaybeden damgasını yemiş insanlardan oluşan bir ailenin, henüz kazanan ya da kaybeden kavramlarıyla yüzleşmemiş 7 yaşındaki Olive'in hayalinin peşinden onunla beraber mücadele etmeleri aslında hiç birşey kaybetmediklerini anlamalarını sağlıyor. Filmin senaryosunda ölüm ve intihar konularını da işlesede, filme hakim olan eğlenceli atmosfer sayesinde hüzne boğulmadan izlemeye devam ediyorsunuz.

Tıpkı Jamie Bell'in Billy Elliot'taki performansı gibi Abigail Breslin'de oyunculuğu ile kendisine hayran bırakıyor. Filmin müziklerine çoğunlukla Devotchka imzası taşıyor. Devotchka ile tanışmam da Little Miss Sunshine sayesinde olmuştur. En iyi senaryo ve en iyi yardımcı erkek ödülünün yanında sayısız ödül almış filmin bu kadar keyifli olmasında şarkı seçimlerinin başarısı yadsınamaz. Bu albümün arşivinizde kesinlikle yer alması gerekir.

Kendinizi bir "kaybeden" olarak görüyorsanız, Little Miss Sunshine'ı izledikten sonra bu görüşünüzü bir kez daha gözden geçireceğinizden emin olabilirsiniz. Herkese iyi seyirler...

Hiç yorum yok:

 
Site Meter