Hasan Kabze Olabilmek

Beşiktaş'ın bu seneki büyük maç performansı malum herkesin dilinde, ama şampiyon olarak bu performansı halının altına süpürmek de kendi ellerinde. Şampiyon olduktan sonra kimsenin maç sonuçlarını hatırlayacağını zannetmiyorum. Gerets ile gelen mucizevi şampiyonlukta alınan iki fenerbahçe yenilgisini kimsenin hatırlamadığı gibi.

Maça gelirsek Mustafa Denizli'nin nasıl bir onbir çıkaracağını tahmin etmek zor. Beşiktaş'ın her zamanki gibi bu maçın da ilk bölümünü boşa geçirmesi halinde Galatasaray'ın bundan ne kadar faydalanacağı teknik ayaklarının formuna ve nedense bir türlü hangi takımı yönettiğini kavrayamadığını sandığım Bülent Korkmaz'ın oyun anlayışına bağlı. Beşiktaş açısından çilingir görevini olanlarsa Yusuf'un oyun zekası ve Holosko'nun boş alanlardaki patalayıcı gücü görecek. Tello'nun duran toplardaki etkinliğinin Galatasaray defansına sorun yaratması olası.

Galatasaray ise, hiç kuşkusuz İnönü'ye bundan daha dağınık ve etkisiz halde gidemezdi. Tüm Galatasaraylıların korku tünelinden bir an önce çıkmak isterken bu tünelin sonunda ise Galatasaray takımını ve taraftarlarını nelerin beklediği belirsizlik içinde. Sezon sonunda hocasının,kalecisinin, oyun kurucusunun değişiceği bir takımdan bahsediyoruz. Trajikomik olan ise bu değişimleri gidecekler listesinde ilk sırada bulunması gereken yönetimin planlaması.Her ne kadar bitkisel hayatta olsa da Galatasaray hücum hattındaki kağıt üstündeki isimleriyle yeterince korku salmakta. Galiba sorun onlardan en yüksek düzeyde faydalanmak. Skibbe'nin zaman zaman çok başarılı bir şekilde yaptığı gibi.

Galatasaray'ın belki de bu maçtan elde edeceği en büyük kazanç,daha önce aynı statta yaptığı gibi kendi Hasan Kabze'sini yaratıp takım ruhunu geri kazanmak olabilir. Kimin şampiyon olacağından ya da şampiyonu belirlemekle uğraşmaktan çok biran önce o ruhu geri getirmesi gerekli yoksa enkaz git gide büyüyecek.